Türkiye’de gerçekleştirilen ilk nüfus sayımı olan 1927 nüfus sayımında, nüfusun 13.648.270 kişi olduğu tespit edilmiştir. Buna göre köy nüfusu toplam nüfusun % 75.78’ine, şehirler ise % 24.22’sine tekabül etmektedir. Bu haliyle Türkiye’nin kurulduğu tarihlerde bir köy veya kır toplumu niteliğine sahip olduğu görülmektedir.1 Bu tarihte nüfusu yüz bin üzeri olan 2 şehir vardır. Bu sayı yaklaşık üç buçuk milyonluk şehirli nüfusu göz önüne aldığımızda kent nüfuslarının orantısız dağıldığını göstermektedir. Göçü çekebilecek potansiyele sahip İstanbul ve Ankara incelendiğinde Ankara’nın kentleşme sürecinin Cumhuriyet Döneminde tamamlandığı söylenebilir.
Ankara’nın Cumhuriyet dönemi imar tarihi iki tane başarısız plan denemesi ile başlar. Bunlar sırası ile 1925 Heussler Planı ve 1927 Lörch Planı’dır.2 Bu planların başarısız olması aynı dönemde Ankara’da süren kentleşmenin de başarısız olduğuna işaret eder. Ankara’nın hızlı ve geniş kapsamlı kentsel gelişme sorunlarının kısmi planlarla çözülemeyeceğinin anlaşılması ile, Bütüncül Plan ve Uluslararası Yarışma kararları özdeşerek 1927 yılında harekete geçilip kısıtlı bir yarışma düzenlenerek üç şehir plancısı davet edilmiştir.3
26 kişilik jüri, Jansen’in planını seçmiş, plan 1929 yılında uygulamaya koyulmuş fakat başarılı olamamıştır. Kontrolsüz göçün sonucu olarak planın öngördüğü nüfus aşılmış, yerleşime kapalı olarak planlanan yerler yerleşime açılmıştır. Bu vesile ile Cumhuriyetin ilk kent planlamaları başarısız olmuştur. Görüldüğü üzere göç hareketi kent planlamalarında iyi hesaplanması gereken bir değişkendir. Sadece hesaplama yapmanın yeterli olmadığı, yapılan hesabın sınırlarını koruyabilecek bir iradenin de gerekliliği ortadır. 1950 yılına kadar olan süreçte Türkiye’de göç alan tek şehir başkent Ankara’dır. Ülke genelinde asıl göç hareketleri ise 1950 sonrası başlar. II. Dünya Savaşı sonucunda barışın korunması için daha önce denenmemiş yollara başvurulmuş, askeri önlemlerin dışında sosyal ve ekonomik önlemlerde alınmıştır. Özellikle sanayi üretimlerinde 1929 krizi gibi bir duraksama yaşamak istemeyen ABD, sanayi pazarını canlı tutmak için bir takım tedbirler aldı.
ABD’nin azgelişmiş ve gelişmekte olan müttefiklerine yaptığı Marshall Yardımı ve bu çerçevede hibe edilen tarım makineleri Türkiye’nin iktisadi, kültürel ve toplumsal yapısı üzerinde önemli sonuçlar doğurdu.4
Köylere kara yolunun ulaşması, köyü kente taşıyan önemli bir unsur olmuştur. Özellikle kent yaşamının kırsal kesim halkı tarafından öğrenilmesi kırdan kente göçe olan isteği arttırmıştır. Yine paralelinde radyonun Anadolu’ya yayılması, iletişim kanallarının canlanması kente olan ilgiliyi arttırmıştır. Bunların dışında kırsalın mevcut nüfusu taşıyacak gücünün de kalmaması insanları göçe iten önemli etkenlerdendir.
Türkiye’de 1940 yılında toplam traktör sayısı 1.066 iken bu rakam 1950’den sonra hızla artarak 16.585’e çıkmıştır.5
Tarımda makineleşme, insan gücü ihtiyacını azaltmış kırsalda işsiz kalan nüfus kente doğru yola çıkmıştır. Bu göç hareketi Türk belediyecilik tarihi açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Kente gelen nüfusa yerleşim yeri açmak, bu yerleşim yerlerine altyapı hizmeti sunmak belediyenin görev ve sorumluluğuna girmiş ve belediyecilik hizmetleri niteliği ve niceliği bakımından artış göstermiştir.
Özetle madde madde sıralarsak:
Köyden Kente Göçün Nedenleri
- 1950′ yılına kadar göçe temel etken Ankara’nın başkent olması ve dolayısıyla göç almasıdır.
- 1950′ yılından sonra; köy yollarının yapılması ile köy ile şehir arasında bağlantı kurulması.
- Marshall yardımları sonrasında tarımda traktörün kullanılması sonrasında köyde iş gücüne ihtiyaç kalmaması.
- Köyde işsiz kalan kişilerin yeni bir iş arayışına girmesi.
- Radyonun köye ulaşması ve şehrin cazip yaşamını köy halkına ulaştırması.
- Şehir yaşantısının cazibesi
- Köy topraklarının bir kısmının verimsizleşmesi, miras yoluyla parçalanması.
Köyden Kente Göçün Sonuçları
- Göçün hızlı bir şekilde gerçekleşmesi planlamaların yapılamamasına, yapılan planların hayata geçirilememesine sebep oldu.
- Çarpık kentleşme, alt yapı yetersizliği oluştu.
- Belediyelerin önemi ve iş yükü arttı.
- Kır-Kent nüfusundaki hızlı değişim yatırımların kente kaymasına yol açtı.
- Konut sıkıntısı ve gecekondulaşma ortaya çıktı.
- Eğitim, sağlık gibi hizmet alanlarında kentler mevcut nüfusu taşıyamayacak hale geldi.
- Yerli halk ve göç edenler arasında kültürel sorunlar ortaya çıktı.
- Kentlerde ekonomik anlamda hızlı büyüme ve iş kollarında çeşitlilik arttı.
1 Serdar Sağlam, 1923-1950 Yılları Arasında Türkiye’de Kent ve Kentleşme Olgusu, Sosyoloji Konferansları 53:259
2 Ali Şen, Die Entwicklung der Wohngrebrete der stadt Ankara selt 1923, Saarbrücken, 1975, s. 31
3 Gönül Tankut, Cumhuriyet Döneminin İlk Toplu İmar Deneyimi Ankara, s. 6
4 Serdar Sağlam, Sosyoloji Konferansları, 53:265
5 Türkiye İstatistik Yıllığı 1996:313